Üzeyir Lokman ÇAYCI : Haydi Abbas,Tiyatro
10 pages
Turkish

Üzeyir Lokman ÇAYCI : Haydi Abbas,Tiyatro

-

Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres
10 pages
Turkish
Le téléchargement nécessite un accès à la bibliothèque YouScribe
Tout savoir sur nos offres

Description

Oynayanlar : Nermin, öğretmen Abbas, kıraathanenin sahibi Cemil, emekli memur Aynur, dernek başkanı Çaycı, işçi, TİYATRO Haydi Abbas Üzeyir Lokman ÇAYCI (Hepsinin kıyafetleri sade ve gösterişsiz) (Kıraathane… ön üst kısımda «Haydi Abbas» isimli büyük bir tabela asılı. Çay pişirilen bölüm... Yan tarafta kitaplık ve duvarda bir ayna bulunmaktadır. Masa kenarında ve etrafta epey sayıda ahşap sandalye, sağ tarafta ise bir televizyon, sahne önünde saksılarla çiçekler yer almaktadır... Çaycı zaman zaman onlara çay ikram eder. Bir masa, üzerinde kitaplar, kalemler ve gazeteler bulunmaktadır. Duvarda Türk Bayrağı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi, iki pano üzerinde ise aşağıdaki ifadeler yer almaktadır) Acıların üstünde yer kalmadı Acı acıyı içine almadı Bacı kardaş birbirine girdiler Aile içinde dostluk kalmadı Şişirilmiş bir idrak Kaçak bir yaklaşım Aldatıcı bir öngörü İzini kaybetme hoşgörünün... Fon müziği ile perde açılır… 1. PERDE Nermin : (Abbas’a yaklaşarak) Yaptığın iyiliğe kötülük karıştırma Kendini insafsızlığa alıştırma Ucuz ücrete işçi çalıştırma Dünyaya kazık çakmaya gelmedin beAbbas Abbas : (Sahnenin önüne doğru gelir) Zamana uymaya çalıştım olmadı Bir elim diğerine uymadı! Cemil : (Yukarıya bakarak konuşur) Özü sözü bir olmayanlara sözümüz var. Bakın insanlar nasıl değiştiler? Kötülük yapmaktan usanmadılar ve yılmadılar! Ne yazık ki birinin sözü diğerini uyandırmadı!

Informations

Publié par
Publié le 06 septembre 2017
Nombre de lectures 10
Langue Turkish

Extrait

Oynayanlar :
Nermin, öğretmen Abbas, kıraathanenin sahibi Cemil, emekli memur Aynur, dernek başkanı Çaycı, işçi,
TİYATRO
Haydi Abbas
Üzeyir Lokman ÇAYCI
(Hepsinin kıyafetleri sade ve gösterişsiz)
(Kıraathane… ön üst kısımda «Haydi Abbas» isimli büyük bir tabela asılı. Çay pişirilen bölüm... Yan tarafta kitaplık ve duvarda bir ayna bulunmaktadır. Masa kenarında ve etrafta epey sayıda ahşap sandalye, sağ tarafta ise bir televizyon, sahne önünde saksılarla çiçekler yer almaktadır... Çaycı zaman zaman onlara çay ikram eder. Bir masa, üzerinde kitaplar, kalemler ve gazeteler bulunmaktadır. Duvarda Türk Bayrağı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi, iki pano üzerinde ise aşağıdaki ifadeler yer almaktadır)
Acıların üstünde yer kalmadı Acı acıyı içine almadı Bacı kardaş birbirine girdiler Aile içinde dostluk kalmadı
Şişirilmiş bir idrak Kaçak bir yaklaşım Aldatıcı bir öngörü İzini kaybetme hoşgörünün...
Fon müziği ile perde açılır…
1. PERDE
Nermin : (Abbas’a yaklaşarak) Yaptığın iyiliğe kötülük karıştırma Kendini insafsızlığa alıştırma Ucuz ücrete işçi çalıştırma Dünyaya kazık çakmaya gelmedin be Abbas
Abbas : (Sahnenin önüne doğru gelir) Zamana uymaya çalıştım olmadı Bir elim diğerine uymadı!
Cemil : (Yukarıya bakarak konuşur) Özü sözü bir olmayanlara sözümüz var. Bakın insanlar nasıl değiştiler? Kötülük yapmaktan usanmadılar ve yılmadılar! Ne yazık ki birinin sözü diğerini uyandırmadı!
Nermin : (Sahnenin önüne gelir) Dik dur eğilme dediler Çıkmaz bir sokağa girdiler Milleti iyice gerdiler İşler iyiye gitmiyor be Abbas…
Aynur : (Elinde kalem, önünde bir defter var... yazarken konuşur) Başkalarının hesabına, konuşmak, yazmak ve iş yapmak ne kadar kötü. Kişiler kendi kimliklerini inkar ediyorlar.
Abbas : (Çömelir vaziyetteyken ayağa kalkarak konuşur) Benim şahsımda birilerini uyarmak istediğinizi biliyorum. Birilerinin akılsızlıklarına ve aptallıklarına ise gülüyorum! Artık yeter! Başkalarının kendi yerine düşünmesini bekleme be kardeşim!
Nermin : (Sert bir ifadeyle) Dümbeleklik yaparak Gerçeklerden koparak Cumhuriyeti yıkarak İnsan olunmaz be Abbas!
Cemil : (Elindeki gazeteyi işaret eder) Bazıları kendi semtlerinde olmayanları, kendilerinde bulunmayanları varmış gibi göstererek vatanseverlere çamur atmaya çalışıyorlar! Üstelik vatansever görünerek…
Aynur : (Cemil’in elindeki gazeteye bakar) İki yüzlü cumhuriyet düşmanları!
Nermin : (Dışarıdan kahkaha sesleri gelir) Gülünecek zaman mı şimdi Seni büyüten, seni donatan kimdi Senin için kim çalıştı, kim didindi Seni sapıttıranlara aldanma be Abbas!
Abbas : Kitaplığa yakınlaşır. Eline bir kitap alarak konuşur) Ağlama vakti gelince, geçmişe bakmaya zaman kalmaz! «Anne sana söylüyorum, ama gelinim sen anla hikayesi bu». Oldukça sert!
Aynur : (Oturduğu yerden) Sevmedikleri, aksine korktukları gruplara yaranmak için kılıktan kılığa giriyorlar. Evet… «dik dur eğilme!» diyorum onlara!
Nermin : (İki elini masaya dayar) Kötülük kimseye fayda vermez Cahilin aklı hiçbir şeye ermez Bin kez uyarsan da kafasına girmez Zulmün sonu pişmanlıktır be Abbas!
Abbas : (Sandalyenin arkasını önüne alarak ata biner gibi oturur) Kötülük sahibini yaralar Bir ölü, bir kefen, bir tabut Böyle bir durumda işe yarar mı paralar?
Nermin : (Sahnenin önünde karşıya bakarak) Elin oğlu çalışıyor, didiniyor gidiyor aya Yorgun düştün sen çalınmış paraları saya saya Bir kere özünden bozuldu mu maya İyi sonuçlar alamazsın be Abbas!
Abbas : Evet zamanın görünen veya görünmeyen yüzünde yer alan bunlar! Bana ve söylediklerime bakarak onları gör...
Nermin : (Aniden geriye döner, Abbas’a yaklaşır) Hırsızlıkla, yolsuzlukla neler yaptın Paraya, şatafata ve gösterişe taptın İşin başından itibaren sapıttıkça sapıttın Milletin yüzüne nasıl bakacaksın be Abbas!
Abbas : (eline bir kalem alır, ayaktadır) Gelen bana vurur, giden bana vurur Suçlu istifini bozmaz yerinde durur be Nermin! Abbas’ın yeri, yönü ve kıblesi hiç değişmez! O daima doğru yolda yürür...
Nermin : İçimize hapsettik Kur’an’ı ve İslâm’ı Dirilttik saplantıları ve kötülükleri boy boy Yok ettik onuru, dik durmayı ve nizamı Ne ecdat bıraktık ne de soy!
Aynur : Gerçekleri haykırma zamanı geldi. Korkmadan… Sapıtmışların ve cahillerin üzerlerine giderek! Karanlığı yırtarak! Vurdumduymazlıkları tepeleyerek…
Nermin : Cahil insan kuru gürültü yapar İhanete, sefalete ve rezalete göz kırpar Tuttuğunu çürütür, bozar ve yırtar Sen karanlık bir yerdesin be Abbas!
Abbas : (Sahnenin önündedir) Adalet cahilin elinde, sefalet fakirin yüreğinde, rezalet hainin belleğinde oyuncak olursa, elbette karanlıkta kalırız.
Nermin : (Abbas’a yaklaşır) Eline aldığın her şey bozuk İnsanların geleceğine çaktın kazık Yazık bu millete çok yazık Suçların seni cehenneme götürür be Abbas!
Abbas : Biz tutmazsak onlar yapamazlar... Destek olanlar, onların suçlarına da, günahlarına da ortak oluyorlar. Olan yüce millete ve geleceğine oluyor. Gaflet ateşinin içinde biz de yanıyoruz, onlar da...
Nermin : Düşündün mü hiç, sen nerdesin? Zalimlerin bulunduğu bir yerdesin
Canilerin yaşadığı bir evdesin Bu gidişle çok ağlayacaksın be Abbas!
Abbas : Evet gaflet çemberinin içindeyim. Zalimler etrafımda... Caniler söz sahibi... Sapıklar dilediklerini yapıyorlar! Sadece ben değil, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, hastalar, işsizler ve yoksullar da ağlıyorlar!
Nermin : Kılı kırk yarsan Üstüne geleceği sarsan Ben dürüstüm diye bağırsan Sana kimse inanmaz be Abbas!
Abbas : (Oturarak) Biliyorum kötülerin ve sahtekarların çok olduğu bir yörede dürüstlerin yeri olmaz. Namuslulara kimse inanmaz. Kimin düdüğü kuvvetli ötüyorsa cahiller o tarafa yönelirler! Bu sebeple kötüler, cahillerin varlıklarıyla ayakta duruyorlar!
Nermin : Bir kere adın çıktı kötüye Haysiyetini yedirdin kediye Siyasetle rüşvet oldu hediye Millet seni hesaptan çıkardı be Abbas!
Abbas : Bak sen bile tekerlemelerini benim kişiliğime dokunarak yapıyorsun. Yani senin sözüne göre, benim yerimde olması gerekenleri dışarıda... benim bulunmam gereken yeri de onların bulundukları yerde düşünerek konuşmak mecburiyetinde kalıyorsun. Bor ilçemizde söylenen bir söz var, «Arkadakiler öne geçti, öndekilerin tebdili şaştı». Sözün özü, kötüler iyilerin yerlerini aldılar.
Aynur : «Avukat değil hakim tut» diyenler hiç adil olabilirler mi?
Nermin : Zamanı eskittiler siyaset çarşısında Hukuku erittiler, insanlık karşısında!
Cemil : Devleşen ihanetlere büyük kapılar açtılar!
Aynur : İyinin cebinde kötünün eli!
Nermin : Seçimini iyi yap dostlarının Günah denizinde balık yetişmez Sahibi ol sırlarının
Fon müziği ile perde açılır…
Abbas : Sadece bir kişinin reklamcısı ol... Kendi akıl gücünü bir kenara koy... Başkalarına çamur at, bunlar bizden değiller diye diye… Memleket ancak böyle kurtulur oy oy...
YÖNSÜZLER
2. PERDE
Güzeli anlatmaya güç yetmez
Duvarda asılı büyük bir pano üzerinde, okunur şekilde aşağıdaki ifadeler yer almaktadır
Nermin : Adalet kimlere malzeme oldu Haksızlıklarla kimler soldu Biliyoruz izlenilen bozuk bir yoldu İşin ucunu kaçırdılar be Abbas
Abbas : Barışa kilit vuruldu Mazlumlardan hesap soruldu
Yürü yürü, bitmez yollar Ne getirir, bize sırlar Suç üreten kılavuzlar Çıkar için direnirler
Merhameti bilen var mı Adaleti gören var mı?
Barış derler lafta kalır Savaş için direnirler Siyasetin tutsakları Çıkar için direnirler
Merhameti bilen var mı Adaleti gören var mı
Nermin : Bir tarafta yolsuzluklar, diğer tarafta yoksulluklar Doğru, iyi, güzel, asalet ve inanç itibar görmüyor Hiç umursanmıyor etrafı kuşatan hukuksuzluklar Milletin geleceğine tuzaklar kuruluyor, ağlar örülüyor...
Aynur : Böyle düşünmeyelim be Abbas Biliyoruz memlekette namus ve merhamet denilen kavramlar kalmadı. Mahallemizi adsız, seni de bahtsız bıraktılar! Bizim de bir şeyler yapmamız gerekmiyor mu?
Cemil : Merhamet dedin de aklıma geldi… Şimdi beni dinleyin… «Merhamet, etraftaki çığlıkları, ağlayan insanları, eşleri tarafından hunharca öldürülen ve ayak altlarına düşürülen kadınları, binlerce hadiseyi umursamadan yürüyerek üzerinde devlet yazan binanın önüne geldi. Üç kere öksürdü. Orada bulunan bir taşın üzerine oturdu ve uyuklamaya başladı. Yarım saat geçmişti. Önce boynu büküldü, sonra bir yığın gibi yere yuvarlandı Merhamet ölmüştü. O bölgede yıllarca merhametten söz edilmedi.»
Aynur : İnsanlar artık kötülere rehberlik yapmayı bıraksınlar... Biliyoruz ki kula kulluk yapanların akıbeti iyi olmaz Yaşıyorum diyenlerin kendilerine çeki düzen verme zamanı daha gelmedi mi? Vicdanlılar ne zaman söz sahibi olacaklar?
Cemil : Ah Aynur kardeşim ah... Sen hiç vicdanın akıbetinin ne olduğunu düşündün mü? «Vicdan ayağa kalktı. İşlek bir caddede yürüdü. Fırınlardan gelen ekmek kokularını içine çeke çeke bir sokağa girdi. Çöplüklarden yiyecek toplayan yaşlı kadınları ve dilenen insanları gördü. Milyarlık araçlarıyla caddelerden geçen bakanların saltanat gösterilerine şahit oldu. Orada bir öğrenci yurdunda kendilerine tecavüz edilen erkek çocuklarının feryatlarını işitti. Hemen emniyet müdürlüğüne telefon açtı. Burada erkek çocuklara tecavüz ediliyor, lütfen yetişin, dedi. Emniyet görevlileri sirenler çalarak olay yerine geldiler, tecavüzcülerin bulunduğu binaya girmeden Vicdanı kelepçeleyerek götürdüler. Vicdan tutuklanmıştı.»
Nermin : «Senden gerçeklere gözlerini kapamanı ve yıkımların, kaosların sürdürüldüğü bir düzen karşısında ses çıkarmamanı istiyorlar...» «İster anneni kapı dışına koy İstersen babanın kasasını soy Sakal bırak, şalvar giy, yalan söyle Modaya uy çağır türkünü oy oy...»
Cemil : Bu bozuk düzene sebep olanların karşısında sadece bir partinin kafesine girerek kendini etkisizleştirme. Dış güçlerin emellerine hizmet edenler karşısında güç birliği oluştur. Senin ideallerini, ülkülerini, ilkelerini mutlaka taşlayanlar, seni yolundan alıkoymaya çalışanlar ve seni kendi kafeslerine kapayarak etkisizleştirmek ve kişisel emellerine alet etmek isteyenler olacaktır. Hatta seni ve senin gibi olanları Amerikancılıkla suçlayanlarla karşılaşabileceksin. Unutma ki yüce davalar, bilgiyle, birlik oluşturarak, prensiplerle ve stratejilerle aşılır, kavgayla, çatışarak, umutsuzluğa düşerek değil!
Haydi Abbas, çık ortaya Bizimle gel, takılma oltaya Çakma çivini yaş tahtaya Hizmet nedir görsünler!
Abbas : «Dindarım diyenlerin dinden haberleri yok! Milyonlarca günahla iç içe yaşıyorlar!» Bunlara rağmen günahlarını giderme yerine, yasaklarla suçlarını örtmeye çalışıyorlar! Yani... Sen açık açık İnsanlık suçu işle Anayasayı ihlal et Vatanseverlere iftira et ve tertip yap İnsan haklarını ayaklarının altına al Milleti dinlerinden soğut Türkiye’yi dünyaya rezil et… Adaletsizliği zirvelere taşı İlahî emirleri hiçe say Argo kelimelerle önüne gelene sataş Ayetlerle bakara makara diye alay et… Dört dörtlük Müslüman gibi görünerek İnsanların masumiyetleriyle oyna...
Eh... Şimdi size soruyorum bunlarla birlikte ve iç içe yaşamaya da mı kader diyeceksiniz?
Nermin : Şaşırmayın be birader Tencereden taşar köpük Her şeye denmez ki kader Dikiş tutar mı her sökük?
(Hepsi sahnenin önündedir. El ele tutuşurlar)
Cemil : (Aynaya bakarak) Sen hiç gördün mü, rezil ve yüzsüz bir adamın pişman olduğunu?
Nermin : Fakiri hesaba alan mı var Baskı, zulüm yürürlükte... İnceleyin sözümde yalan mı var Herkes çare arıyor kötülükte
Kazık gibi, taş kafalı adamlar Vefa ve iyilik nedir bilmezler Sülükler, asalaklar ve yamyamlar Bekleme… hiçbir ölçüye girmezler !
Ne arkadaşlık, ne kardeşlik kaldı İnsanlar dünya telaşına daldı
Hani herkes doğuştan Müslüman'dı? Din tacirleri İslam'a dadandı…
Sözün özü, « kendine gel kendine » Tez gelir bazen ilahî cezalar Günahların dertler katar derdine… Ezer geçer gafilleri belalar !
Aynur : Bu güzel ifadelerin için teşekkürler sevgili Nermin ! Günümüzde kargalar bile gagalarıyla çöp toplayıp, çöp kutusuna atıyorlar. Bugün,bazı yörelerde fakirin, güçsüzün, kimsesizin ve kadının kendisini savunması ve başkalarını eleştirmesi imkansız hale geldi ! Bu ölçü içerisinde eleştirmekten korktuğumuz kişileri “diktatör” olarak adlandırabilir miyiz ? (kendisi cevap verir) Evet !.
Nermin : Saraylar hissiz olur Zenginler yüzsüz olur Kefenler cepsiz olur Sahip çık kadınlara
Aynur : Haydi Abbas, birlikten kuvvet doğar Bunu birlikte kanıtlayalım... Sağa sola savrulup milleti yanıltmayalım Atatürk varken kendimize başka lider aramayalım! Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa.
Abbas: Sırlarımı söyleyemem Sözlerimi süsleyemem Bildiğimi gizleyemem Beni bilen, sevsin beni
Çıçekleri çok severim Doğa ile iç içeyim Ağaç için şiirlerim Beni bilen, sevsin beni
Özümdedir her şey benim Gözümdedir sevdiklerim İnsan için şiirlerim Beni bilen, sevsin beni
Çıçekleri çok severim Doğa ile iç içeyim Kuşlar için şiirlerim Beni bilen, sevsin beni
Nermin : On beş yılda, önlerine konulan tuzaklarla Şaşkına döndürüldü nesil
Akıllarını örten kötülüklerle Umutlarından söndürüldü nesil
Sapıklıklarla, tecavüzlerle çökertilerek Ülkülerinden, ilkelerinden koparıldı nesil
İhmallerle, hedef haline getirilerek Savaş meydanlarında öldürüldü nesil
(İzmir Marşı)
Perde kapanır
Paris, 06 Eylül 2017
  • Univers Univers
  • Ebooks Ebooks
  • Livres audio Livres audio
  • Presse Presse
  • Podcasts Podcasts
  • BD BD
  • Documents Documents